Giderler hızla yükseliyor. İşletmelerin giderleri yıllık olarak yüzde 150lileri çoktan aştı. İzlenen politikalardan dolayı daha da yükseleceğine kesin gözüyle bakabiliriz. Doğal olarak işletme giderlerinin bu kadar yükselmesi, hayat pahalılığını daha da yukarılara çekiyor. Hükümet ise bu durumdan nerdeyse seviniyor. Hatta buna müdahale etmek yerine, vergiler yoluyla daha da çoğaltmak için her şeyi yapıyor. Amaç artan fiyatlar üzerinden daha çok vergi daha çok gümrük daha çok KDV toplamak…

Durum bu olunca, hükümet hiç çekinmeden adaletsizliğin en
büyüğü olan ortalama hayat pahalılığı oranını maaşlar arasında ayrım gözetmeksizin uygulama olanağını elde etmiş oluyor. Açıklanan %56.76 üzerinden 40 bin alana da 8 bin alana da ayni oranda yansıttım diyor. Cevizcinin çuvalından oynayarak, bu paralar kendi parasıymış gibi…

Nasıl bir kafa, nasıl bir vicdandır bu…

40 bin alana 23 bin TL verirken 8 bin TL alana nasıl 4 bin
TL’yi layık görürler?

Temel faturalardaki artış yüzde 100leri çoktan aştığı halde
bunu gerçekten de nasıl yaparlar?

Yani asgari ücretli, 8 bin TL maaş alan bir kişi için herkes
de biliyor ki hayat pahalılığı yüzde 56 ASLA değildir!  Bunu görmek için sadece elektrik ve akaryakıttaki zamlara bakmak yeterlidir.

Kısacası hayat pahalılığının düşük maaşlıya etkisi çok daha
korkunçtur.

Enflasyonist politikaların yürütüldüğü ortamlarda yüksek maaşlıların alım gücü EVET düşerken ve bu bir doğruyken,  diğeri ise AÇ KALIYOR. Bu bilindiği halde bir hükümet, %56.76’i NASIL EŞİT VERMEYE KALKIŞIR?

İŞLERİNE GELDİ Mİ EŞİTLİK! YUH OLSUN!

Asgari ücretliye, maaşı düşük olana daha çok destek vermek
hiç mi aklılarına gelmedi?

YAZIKLAR OLSUN, HEM DE BİN KEZ!

Toplumu bu kadar ayrıştırmak gerçekten nasıl bir
şeydir?

Dayanışma, elbirliği, gönül birliği böyle mi olur?

Birileri yer ve tüketirken, üretici ve vergi vereni bu kadar
ezmenin anlamı kelimelerle ifade edilemez.
Bize başka bir şey lazım… BU ATEŞ HERKESİ YAKAR!

Mehmet Ali Ardıç

KTEZO Yönetim Kurulu Başkanı